Dr. Ali Hilmi Yazıcı

Yaşam

Mükemmel Görüntünün Peşinde

Sosyal Medya Etkisi ve Beden Algısı

Artık neredeyse kimse bedeninden memnun değil. Tığ gibi genç kızlar bedenlerini incelerken kendilerini iyi hissetseler de aslında 1-2 kilo daha verebilseler daha iyi olacakları düşüncesinden kendilerini alıkoyamayıp, yeniden başlayan bir huzursuzluğun içinde buluyorlar kendilerini.

İstediğiniz kadar bilimsel ölçütleri ortaya koyun, BMI gibi boy-kilo hesapları yapın, insanın kendi bedenini nasıl gördüğü, nasıl anladığı bireyin kendine özgü bir algısıdır. Buna psikolojide Beden Algısı denir.

Hatta Anoreksiya gibi bazı psikiyatrik rahatsızlıklarda bu beden algısı öylesine hatalı bir anlayışa dönüşür ki gerçeği değerlendirme bozukluğu düzeyine gelir, insan kilo alma korkusu ile kendini öldürecek seviyede açlığa mahkum edebilir.

Beden Algısı zamana, içinde yaşanılan toplumun yükselen değerlerine göre etki altında kalır. Kişinin kendini nasıl anladığı, güzelin ne olduğu özellikle de son zamanlarda sosyal-medyanın etkisi ile şekillenir olmuştur.

İnsan ezelden beri albenili görünmek istemiştir. Tarih öncesi zamanlarda bile süslenmeye, daha iyi görünmeye dair insanın çabaları olduğuna dair kanıtlar vardır. Ama artık bu “iyi görünme” telaşı çığrından çıkmak üzeredir.

Sosyal medyanın yoğun etkisi ile çağımızın kent insanının en çok zihnini meşgul eden ve sohbetlerine konu olan şeyin, aldığı verdiği kilolar, yaptırdığı estetik müdahaleler haline geldiğini kolaylıkla farkediyoruz.

Mükemmeliyetçilik Artıyor

Kentleşme ile beraber  insanın  artık daha fazla insan önünde görücüye çıktığını kabul etmek gerekir. Eskiden sadece kabilesinde, köyünde yaşarken şimdi kalabalık kentlerde, yoğun rekabetçi ortamlarda insan kendi çıtasını hep yukarıya taşımıştır. Göz kenarlarında beliren ince çizgiler bir an önce botoks ile gizlenmesi gereken bir kusur gibi görüldükçe insan adeta bir bağımlılık gibi bedenini izleyip, görünümünü iyileştirmek için yeni gelişen estetik yöntemlerinin peşinde koşar hale gelmiştir.

Bu kaygı ile insanların cep telefonu kamerası karşısında her fotoğraf çekildiğinde güçlü bir heyecan içinde en iyi halini yakalama çabasını siz de sıkça görmüşsünüzdür.

İnsan Artık Kendini Teşhir Ediyor

Özellikle resim paylaşımı ağırlıklı instagramın çığ gibi artarak yayılması insanın nasıl görüneceği üzerinde zihni işgal edecek kadar yoğun uğraşılara zemin hazırlamıştır açmıştır.

Tanıdıklarından başka tanımadığı yüzlerce insana kendini teşhir ederek, dijital işaretlerle beğeni toplamak ve değişimleri sürekli izlemek ”davranışsal bağımlılık” haline gelmektedir. Bu durum gün içinde defalarca beğeni durumunu takip eden genç insanları sürekli kendi görünümü üzerinde kişisel eleştiriler yapmasına ve buna bağlı bedeni üzerinde kendince iyileştirme gayretlerine yöneltmektedir.

Özellikle kimlik oluşturma süreci içinde olan ergenlerde ve gençlerde bu durum yoğun şekilde tutku ve kaygı döngüsünü tetiklemektedir. Sürekli gelişim ve değişim süreci içinde olan genç insan bedeni ile ilişki kurmaya çalışırken bu duyguların etkisinde bu medya kanalları kendini yüzlerce insana sergileyebildiği bir ortama dönüşebilmektedir. Dışarıdan gelen izlenimlerin ve uyaranların genç bireyin kendi beden algısını özgün ve sağlıklı bir şekilde oluşturmasına engel olduğunu söyleyebiliriz.

Mükemmel Olmak Özgün Olmaktan Daha Önemli

Kusursuzluğun ölçüleri ise giderek daha bir-örnek hale gelmektedir. Zayıf görünmek, poz verirken bakış açısı, dudak şekli, bacakların duruşu için hemen herkesin yaptığı pozisyonları almak tam bir klişe haline geldiği hemen anlaşılacaktır. Bu yaygın kabul gören hoş görünüm klişelerine kavuşmak için insanlar poz verirken dâhi şekilden şekile girebilmektedir.

Oysa birey olması yolunda,  otantik yani özgün yanları ile kendine güvenli bir duruş genç insan için artık cazip gelmemektedir.

Davranış Bağımlılıkları ve Zihinde Beden Uğraşları

Blaise Pascal : “İnsanlığın en temel sorunu kendi başına bir odada sessiz ve yalnız oturamamasıdır” der. Evet insan kendi ile baş başa kaldığında çoğu kez olumsuz duygular içine sürüklenir. Varoluşsal kaygılar kaplar, geçmişi, yapamadıkları ve gelecek ile ilgili korkuları bunaltısını artırır.

İnsanın bağımlılıklara yönelmesindeki en önemli unsurların başında insanın kendine katlanamaması gelir.

Gereksiz alışveriş yapmak, acıkmadığı halde lezzetli bir şeyler yemeye yönelmek, bilgisayar oyunlarıyla aşırı zaman kaybı, değeri olmayan televizyon dizi ve programlarında sırf zihnini meşgul ediyor diye saatlerce zaman kaybetmek hep güçlü bir uyaranın peşinden giderek insanın kendisinin kendi ile baş başa kalmasını engellemek için bir kaçıştır sanki.

Beden uğraşları, sosyal medya da kendini sergilemek ve geri dönüşlerini biteviye izlemek de bunlar arasındadır artık.

Sürekli kilo durumunu düşünerek yapılan diyetler, verilen kilolarına rağmen bir türlü memnun olmamak ve hep biraz daha zayıf olmanın peşinden çaresizce sürüklenmek kısa erimde insanın dikkatini cezbederek iyi gelse de, ciddi sağlık sorunlarına ve bağımlılık davranışına yatkınlığı artırmaktadır.

Bu sosyal değişimlerin etkisinde yeme bozuklukları (anoreksiye, blumia) ilginçtir ki 20. yy.’dan sonra ortaya çıkan psikiyatrinin önemli konuları arasındadır ve son yıllarda giderek sıklığı artmaktadır.

Mükemmelin Peşinde Estetik Uygulamalar ve Plastik Cerrahi

Beden algısında sürekli kusursuzu ararken başvurulan adreslerden en önemlilerinden birisi de estetik uygulama merkezleridir.

Dolgun dudaklar, kırışıksız cilt, hokka gibi burun ya da ince bele kavuşmak uğruna arayışa giren insan sayısı arttıkça, pıtrak gibi artan medikal estetik merkezleri bu bakımdan en çok yararlanan iş kolları haline gelmektedir.

Cerrahların, hastanelerin doğrudan ya da dolaylı reklamlar yoluyla bedeni üzerinde endişeleri olan bu insanlara daha fazla ulaşmanın yollarını aramalarını da garipsememek gerekir.

Bu uygulamalar sayesinde küçük iyileşmelerin sağlanması bazen doyurulmaz bir şekilde daha fazla tıbbi ve cerrahi müdahaleler yaptırmaya bireyin yatkınlığını artırabilmektedir.

Türkiye’de yapılan bir araştırmada son 5 yılda insanların estetik cerrahi ameliyatlarını onaylaması % 20’den % 48’e yükselmiştir. Bunun giderek toplumsal bir salgın gibi artacağı anlaşılmıştır.

Evet yaşanan her çağın yükselen tutkuları, alışkanlıkları ve hatta kült haline gelen yaşantı biçimleri vardır ve yaşamın dinamizmi ile bunlar da elbette değişir ve başka şeylere dönüşür.

İnsanın ruh sağlığı da içinde yaşadığı zamanın ve kültürün birebir etkisi altındadır.

Günümüzün hızla gelişen dijital teknolojileri, anlık illetişim ve etkileşim kanalları özellikle genç bireyin kendi bedeni ile ilişkisini kimi zaman karmaşık hale getirebilmektedir. Bu çok etmenli sosyal tutku ve yeni çağın yeni uğraşları önümüzdeki zamanlarda artarak insanın üzerinde etkili olacağa benziyor.

Tüm değişen ortama karşın her dönemde olduğu gibi insanın en kritik yolculuğu kendisi olma yolundaki çabaları olmaya devam edecektir.

  1. Kasım 8, 2021 - Cevapla

    Hi, this is a comment.
    To get started with moderating, editing, and deleting comments, please visit the Comments screen in the dashboard.
    Commenter avatars come from Gravatar.

Comment
Name
Email